Tuesday 10 February 2009

Fantastic, gorgeous, pearler, ripper and no dramas

Bugün biraz size buradaki iletişim şekillerinden bahsetmek istiyorum. 

Buraya ilk geldiğimde birkaç tane insan kaynakları müdürü ile görüşmeye gitmiştim. Bu işin de her işin olduğu gibi müdürü falan var. Buna daha sonra değinmek istiyorum ast üst ilişkileri ile ilgili bir yazımda. Bu yetkililerden bir çoğu daha beni tanımadan konuşmanın başına ya da çeşitli yerlerine  ''Fantastic, perfect, absolute killer...'' falan gibi sıfatlar serpiştirmişlerdi. Ben bunu o zamanlar, Avustralya HR jargonunun bir parçası olarak görmüşüm.
Çok yanılmışım.

Mesela geçen hafta sonu rüzgar sörfü kiralamk için Mert'le bir yere gittik. Aynı zamanda ders de veriyor bu adamlar. Neyse gittik derse, şimdi orada bizimle ilgilenenler çok ilgililer, çok candanlar, şakacılar, mutlular ve bizi de mutlu kılmayı kendilerine dert edinmişler ya, her cümle ''fantastic'' le başlıyor, ''gorgeous'' la bitiyor. Sanki inanılmaz bir güzelliğin, harika bir ortamın, dert ve tasa bilmez yaşam biçimlerinin sahibi biz vatandaşlar bu herkese eşit, inanılmaz demokrat ve özgür dünyada o kadar mutlu yaşıyoruz ki, aksi bir iletişim biçiminde hemen eve gidip ağlayacağız. 

Kardeşim bu kadar mı yalan dünya yahu. Ya birimiz de çıkıp heriflere ''what the fuck is so gorgeus that I can not see?'' demediğimiz için de kızıyorum. Hem kendime kızıyorum hem de bunun normal bir iletişim biçimi olması gerektiğine inanan bütün işletmecilere, pazarlamacılara, iş güç sahiplerine kızıyorum. Bu ne riyakarlıktır kardeşim. Eninde sonunda rüzgar sörfü dersi alıyoruz. Atla deve değil yani. Atla deve olsa bile, mesela ben ev alıyor olsam bile, böyle laflara değer verilir mi. 

Şahsen herşeyin normal, güzel, fantastik ya da muhteşem olmasını istemiyorum ki zaten, daha da ötesi öyle olmadığını biliyorum. Mesela biliyorum ki o sörf tahtası dandik, ya da sörf yelkeni. Biliyorum ki sen en iyi hoca değilsin, biliyorumki rüzgar çok az da olsa 1000 kere düşeceğim ama yine de zevk alacağım. Biliyorum ki, ne yazık ki, sen böyle konuştukça kızacağım. 

Bir de ''no dramas'' var. Bak bu en kötüsü işte çünkü otomatikman seni drama yapan kişi durumuna sokuyor. Bir örnek vereyim:

- I just left the board at the beach is that ok?
- No dramas Koray, don't worry. 

Drama falan yaptığım yok ki zibidi, soru soruyorum adam gibi cevap versene.

En kötüsü de şu:Bu adamlarla iş saatlerinin dışında konuştuğun zaman normal olabiliyorlar. Sakin, mantıklı, abartısız ses ve mimiklerle iletişim kurabiliyorlar. 

Sonuç: Bunlara birisi demişki ''Kardeşim öyle şeker, öyle şakacı, öyle espirili, öyle mutlu olun ki, müşteri size hayran kalsın, rahatlasın, satın alsın, başkasına önersin vs'' 
Bunlarında tabi kendi karar verme yetkileri yok hemen ortamam uyum sağlamışlar. Bir taneside bütün müşterilerimiz bizim olduğumuz kadar yapay olmayabilir dememiş. 

Bu arada başlıkta bir de 'pearler' var. Bunun ne demek olduğunu bilmiyorum, böyle yazıldığından da emin değilim. Ama kanımca hani şahane, mükemmel, inci gibi pir anlamında bişi olmalı. Uyduruyor da olabilirim. Ama akademik bir makale de yazmadığım için o kadar rahatım ki sevgili okur deme gitsin. 

Bu tabi sanırım biraz da insan ruhundan uzak, kitle pazarlamacılarının uydurduğu, yavaş yavaş da gececegine inanmak istediğim bir uygulama galiba. Yanılıyor olabilirim drama yapmayın.

5 comments:

Dr. Aliye Kurt - Suedhoff said...

Ne diyeyim, gercekten benim de cok gicik oldugum bir noktaya parmak basmissin! Ben bunu daha Kuzey Amerika'ya ozgu bir sey saniyordum - demek ki degilmis! Hayir, bir sey degil, insanlarin samimiligi konusunda paranoyak olmaya basladim ben... Haksizlik degil mi simdi bu bana - zaten zor olan "bu adam dedigini niye diyor" denklemine bir bilinmez daha ekleyip benim "process" etme hizimi dusurmeleri?? Ama neyse ki Hollanda'li kismi gayet direk - oyle her seye "fantastik" falan demiyorlar - kafam rahat etti benim burda valla! Haa, bazen kaba olabiliyorlar tabii ama - no dramas!

Mert Eren said...

bu adamlara yazacagımız mektup soyle olmalı (avustralyalı ağızıyla okuyalım, vurgulamalara dikkat edelim):
Dear Steve the ripper,
we participated your killer introduction to wind surf classes and had fantastic time. We also hired two of your pearler boards for a couple of times and surfed in a joyful harmony on the coast of Hampton beach, which is very gorgeous by the way. On the other fantastic hand, while we are in a relentless pursuit of developing our windsurfing skills, you dramatically lack in providing us absolute kicker gear. This is a real bugger. We'd be incredibly grateful if you could reply with an unbelievably perfect solution to this fucking problem.
Cheers, no dramas, no worries, have a good one!!!!

Anonymous said...

hahahahahhha olecem gulmekten

Anonymous said...

Size de bisey begendiremiyoruz tatminsiz herifler.

Anonymous said...

Mert'in yorumuna cok guldum. Ama siz de bulmus da bunuyorsunuz, adamlarin hayata bakisi boyle, rahat ve umursamaz. Ha bu arada "beauty mate" 'i unutmussunuz... Bir sonraki post'unuzda Avustralya kisaltmalarini masaya yatirmanizi rica edicem, cheers, gunna