Wednesday 25 February 2009

Transsib

Türkiye’de bir semt kahvesi ne kadar Türk ise, Moskova-İrkutsk treni de işte o kadar Rus. Görevini doğru dürüst yapmayan ama seni azarlamakta hiç sakınca görmeyen görevliler, zaten asla net olarak anlaşılamayan ve yine de değişebilen kurallar, vasat yemekler... Devlet dairelerinden sonra Sovyet geleneklerinin halen en rahat gözlenebildiği yerler herhalde Rus trenleri.

Kötülüyor gibi başladımsa da tren yolculuğumuz aslında oldukça keyifliydi. Efendim, yaptığımız yolculuk, Batı Rusya’yı doğusuna ve Çin ile Moğolistan’a bağlayan dünyanın en uzun tren yolu olan Transsiberian’ın yarısı. Nihai hedefimiz olan Baykal Gölü’ne en yakın büyük şehir ve Transsiberian hattının önemli bir istasyonu olan İrkutsk’a ulaşmak için yaptığımız 76 saatlik yolculuk boyunca 5185 km, 5 zaman dilimi ve sayısız Rus kenti geçtik. Rusya’nın büyüklüğünü tüm açıklığıyla ancak algılayabilmiştik. Düşünsenize ülke 11 zaman diliminden oluşuyor ve biz 4 gece 3 gün süren tren yolculuğunda bunun ancak beşini geçtik.

Trene binerken zamanın nasıl geçeceğine dair endişelerimiz yok değildi. Velakin akıp geçti zaman. Dışarıda manzara çok değişmese de (karlı ormanlar ve zaman zaman görünüveren, hepsi birbirine benzeyen Rus köyleri) tuhaf bir şekilde insan bakmaktan sıkılmıyordu. Tren, günde birkaç defa sadece 1-2 dakikalığına, birkaç defa da 20 dakikalığına duraklamalar yapıyordu. İşte o uzunca duraklar günümüzü bölmekte çok faydalı oldu. Kendimizi bir sonraki durağa hazırlıyor, onu bekliyorduk. Bu duraklar, küçük heyecanlarımızdı bizim. Sıkıca giyinip, ayaklarımızı açmak, hava almak ve fotoğraf çekmek için -25, -35 demeden inip, hiç görmediğimiz ve görmeyeceğimiz Sibirya kentlerinin istasyon platformlarını arşınladık.

Trenin yanına geliveren satıcılar, oyuncak, bira, kurutulmuş balık, meyve satmaya çalıştılar bize. Başıboş köpekler kokladı pantolonlarımızı. Kimbilir nereden gelen, nereye giden sayısız tren gördük. Fotoğraf çektirmek isteyenler oldu. Tren yolunu kardan buzdan temizleyen özel trenler gördük. Yoldaşımız Alman çift vardı, Moğolistan’a devam edecek olan. Bazen treni kaçıracağız diye korktuk yersizce.

İrkutsk’a vardığımızda artık treni bırakmak istemiyorduk, keşke dedik Vladivostok’a kadar tüm 9289 km’yi gitseymişiz. Yedik son poğaçalarımızı, topladık eşyalarımızı, aldık yarım votka şişemizi ve güneşli bir Şubat sabahı -27 derecede İrkutsk’a adımımızı attık.

1 comment:

Anonymous said...

devami da gelcek galiba... cok guzel cunku