Wednesday 4 February 2009

Japonya

Şimdi bu Japonya süper bir yer bence. Herşeyden önce insanı güzel. Dünyada nerelere gittin Koray deseler verecek cevabım çok da, nereleri sevdin deseler verecek cevabım çok az. İşte bu Japon süper şahane bir yer. Gider gitmez sevdim, hala da düşünüp düşünüp duruyorum.

Ha, iletişim sorunu çekmedin mi kardeşim diyeceksiniz, çektim tabi ama ben onu zaten Türkiye'de de çekiyorum. Mesela taksiciye hızlı gitme dediğimde anlamıyor , ya da polise kimliğinizi görebilirim falan desem (demiyorum merak etmeyin) anlamayacak halbuki Türkçe konuşuyorum işte. Bazen öyle uzağa da gitmemize gerek yok. 

Biz bu Japon'a (balyüz ve ben, balyüz=öbür yarım) yılbaşında gittik. Yılbaşı deyince aklınıza ne geliyor bilmiyorum ama benim aklıma 1 günlük bir tatil geliyor. Bu böyle 1 günlük birşey değildi tabi. Neyse gittik biz bu Japon'a. İlk problem tabi para bozdurma esnasında yaşandı. Biz para falan taşımıyorduk yanımızda, banka kartlarımızdan para çekeceğiz güya. Bu, Japonya'da sadece bazı citi bank atm lerinden ve postahane atm lerinden ulaşılabilir bir lüksmüş. Bilmiyorduk, armut gibi kaldık ortada. O kadar da lonely planet falan okumuştum, mutlaka orada yazıyordur, kıçımla okumuşum demek ki.

Birkaç komik iletişim çabasından sonra sessiz sinemada küçükken başarılı olmanın da verdiği güvenle doğru atm yi nerede bulabileceğimi anlatmaya çalışıyor buldum kendimi. Bu esnada komik olan karşımdaki Japon un ciddiyeti idi. Sanki günlük faizlerden bahsediyormuşumcasına beni dinliyordu kafasında ponponlu şapkası olan kadın. ATM yi anlatmak basit ama 'doğru ATM' yi anlatmak zor tabi. ATM yi anladığı anda çünkü Japon aklı ''yaşasın turistlere yardım edecem'' diye olayın gerisini dinlemeden benim zaten ziyaret etmiş olduğum atm leri göstermeye çalışıyor.

Neyse 'so desine, so desika' derken para çekebildim de size şimdi anlatacağım macerayı yaşama fırsatı elde ettim: Efendim bu Japon da sıcak su kaynakları falan çok, dolayısıyla da her yerde doğal hamam kılıklı oluşumlar var. Toplam 3000 tane varmış bunlardan Japon da. Neyse ben de gitmeye karar verdim bunlardan bir tanesine. Gittim de. Yani insanın istedikten sonra yapamayacağı şey yok. Neyse efendim, bu benim gittiğim bir otelin tepesindeydi. Aman ne güzel değil mi. Evet. Önce bir elbiseleri değiştirdiğin oda var. Elbiselerimi çıkardım. Sonra elbiselerimi koyduğum dolabın hemen yanında giyilmek için oraya konduğu belli olan bir alt şort ve bornoz var. Pek de sorgulamadan ben de bunları giydim. Biraz da garip geldi tabi. Girdim bir kademe daha içeri, orada bir vücut yıkanması safhası var. Çünkü böyle pis vucudunla TKİ dinlenme tesislerindeki havuza girer gibi giremiyorsun. Gayet mantıklı. Oturdum bir tabureye - ki bu tabure benim dizlerimi oturunca ağzımın seviyesine getirdi, üzüldüm önce biraz, içim burkuldu, ama sonra pek de takmadım- başladım yıkanmaya.

Sonra da kalkıp sıcak havuza girdim. Üzerimde tabi şort hala duruyor. Bir yandan garipsiyorum tabi şortla vücudumu yıkayıp sonra aynı şortla havuza girmeyi (çünkü bu bir şort gibi değil daha çok pamukbank yünlü donu gibi birşey, böyle vucuda yapışan bişi) ama bir yandan da başka bir kültürde olabilir böyle şeyler diye de düşünüyorum. Bu arada ortam inanılmaz buharlı göz gözü görmüyor. Neyse 5 dakika sonra simokinli biri çıktı geldi dumanların arasından, otel görevlisiymiş, beni işart edip havuzdan çıkmamı istedi.
Çıktım ben de. 
''Here is all natural'' dedi. Bende tamam dedim ve üzerimdeki son parçayı da çıkararak adama uzattım. 

Burada bir ara vermek istiyorum, kafanızda durumu canlandırınız lütfen. Şimdi etrafımızda sıcak havuzlar, camlardan dışarı bakıldığında romantik Kyoto ve karlar, her tarafta mistik bir duman ve karşımda simokinli otel görevlisi ve bir elinde ıslak şort tutan çıplak ben.  

Filmde görsek ''Gaylord Fockhart'' deriz. Bizzat sıkılarak adama bunu ne yapayım dedim. Bir an ''ben onu alıyım kurular, ütüler size getiririm'' diyecek sandımsa da, bana bir yer gösterdi oraya bıraktım ıslak şortu. Sessiz sedasız havuzuma geri döndüm. Mantık olarak bakınca işte, havuz oradaki en temiz nokta ve sen de işte oraya her türlü şeyden arınarak girmek zorundasın. Kardeşim yazsana duvara ingilizce de anlayalım. Yok, illa bir olay olacak.

Neyse aradan iki dakika geçti, yaşlı bir kadın içeri girdi. Haha, doğru söylüyorum. Etrafı temizlemeye başladı ve bunu yaparken de oranın sürekli müşterisi olduğuna inandığım, deniz arslanlarının yanına koysanız hiç de yadırgamayacağımız bir şeyle muhabbet etmeye başladı bir yandan da. Biz, sürünün genç ve çelimsiz deniz arslanları kendi havuzumuzda oynayarak bu sahneyi dehşetle izlerken kadın suratında ''ben neler gördüm şimdiye kadar bununla mı beni şaşırtacaksın'' ifadesiyle ki adamın öyle bir niyeti var mıydı bilmiyorum, odadan çıktı da ben de havuz kenarında halay çektim.

Bazen hala rüyalarımda simokinli biri bana doğru sislerin içinden gelerek değişik şort modelleri gösteriyor.

Kısaca Japon mükemmel bir yer. Bu arada bir küçük not, bu pamuklu demirbank şortlarını hamam muhabbetinden sonra masaj a giderken giymemiz gerekiyormuş, ben onu da yapmadan gittim tabi masaja. Orada da bir tur papara. Rahatlamaya mı geldik azar işitmeye mi belli değil.

Dediğim gibi Japonya galiba benim için dünyanın en güzel yeri.

2 comments:

Anonymous said...

Hamamda kadın erkek ilişkileri diye leybıl koyan zihniyeti şiddetle kınıyorum. O ne be öyle?

grisehirsakini said...

Valla ben de Japon restoraninda elimizi silmek icin bir tasin icinde getirilen sicak suyu icmeye kalkmistim. Degisik bir bitki cayi sanmistim... oluyo boyle seyler?)))