Wednesday 4 February 2009

Trafiçeski

Ben, “nasıl geleyim yav dükkan yalınız” diyaloğunu birebir yaşayan en şanslı gruptan değilim. Ama kaydını dinleyebilmiş olan yine şanslı bir azınlıktanım. Yurdum insanını özetleyen nadide bir kayıttır. Bir de “ançuezli tretuar” var ama onun konumuzla alakası kısıtlı.

Koray bana bu blog projesinden bahsettiğinde nasıl bir katkım oldabileceğini tam kestiremedim. Aslında hala da tam bilemiyorum. Ama bir yerden başlamak gerek, öyle değil mi? Sanırım nereye gideceğini zaman belirleyecek. (Türkçe harfler çok yoruyor sevgili okur, oku da değerini bil)

Şimdi bendeniz bu projeye Moskova’dan eklemlenmekteyim. Arkadaşlar Melbourne’de +47 derecede kavrulurken biz burada -15 derecede buz pateni yapıyorduk. Vespa’da ceza yerken birileri, biz arabanın ön camından buz kazıyorduk. Burada yazın bile bisikletle gezene deli gözüyle bakıyoruz, Türkiye ile aynı sebeplerden dolayı. Yani demem o ki, burada farklı bir coğrafyadayız. Avusturalya’dan da, Türkiye’den de. Yine de söylemeliyim ki pek çok yönden (sadece harita üzerinde değil), Türkiye’ye daha yakınız velakin.

Mesela bugünkü konumuz trafik olsun dilerseniz. Dedik ya, bir yerden başlamak gerek. Efendim, burada trafik felaket. Ama öyle böyle değil, akıllara zarar. Türkiye’de trafik kötü diyorsanız burayı görmeniz gerek. Tecrübe etmeniz diyelim... Buradakilerle karşılaştırınca Türk sürücüler birbirlerine karşı saygıda kusur etmiyor sayılırlar. Adeta Fransız beyefendisi Türk sürücüler, Rus denkleriyle karşılaştırılınca. Türkiye’de herkes trafik kurallarının kitabını yazmış sayılır, burada kaldırımdan sürenleri görünce. Ya da Türk polisi sütten çıkmış ak kaşık, burdaki şişko domuzlarla karşılaştırınca.



Son maddeyle ilgili taze bir anım var, hemen aktarayım. Cumartesi akşamı arabayla gidiyoruz, sinemaya yetişeceğiz. Özünde çok nadir bir olay, zira burada filmler çoğunlukla dublajlı oynuyor ve bu da bizi sinema keyfinden uzak bırakıyor. Neyse uzatmayayım, geç kalmak üzereyiz ve ben de yanlış yol seçimleri yapmışım sinirliyim. İkincil bir caddedeyiz, benim U dönüşü yapmam gerek. Şimdi, nedense burada alkollü araba kullanmaktan sonra en ağır suç çift çizgi ihlali. Neden diye sormayın, bilmiyorum. Benim de U dönüşü yapmam gerek ve cadde çift çizgiyle bölünmüş. Türkiye’de ancak cumhurbaşkanı kortejinin önünde yaparsanız adamı durdururlar herhalde. Ama dediğim gibi burada ağır suç.

Döneceğim şeritte polis arabası geleceği tuttu. Benim şerit bomboş, döneceğim şerit yoğun ve ben dönecek boşluk beklerken gele gele polis arabası geldi. Onun arkası bir kilometre falan bomboş ama trafik ışığı değişecek ve ben geç kalacağım. O an böyle enteresan bir vurdumduymazlık duygusu oldu. Nasıl desem, hani Reservoir Dogs’ta Tim Roth karakteri hikayesinde elinde uyuşturucu dolu çantayla polis dolu tuvalete girer de orada polis köpeği deli gibi havlarken işini görür, bir de üstüne el kurutucusu çalıştırıp polisin hikayesinin içine eder ya. Aynı öyle bir psikoloji. Yalnız benimki sökmedi. Böyle caart diye herifin arkasına dönmemle beraber herif dörtlüleri yakıp yolun ortasında durdu. Sema sadece “napıyorsun?” diyebilmişti. Sonraki birkaç saat de başka bir şey demeyecekti.

Kenara yanaştık, polis efendi (gaişnik) çıktı arabasından geldi. Hatamı beyan etti, dokümanlarımı istedi. Sadece ehliyet ve ruhsat değil, hata bulabilecekleri pasaport, oturma izni, vize, hepsini alıp kontrol ediyorlar. Şaka değil, gerçek. Daha yüklü rüşvet alabileceği bir eksik bulamayınca beni polis arabasına davet etti. Standart prosedür: to protect and to serve.

Arabada makbuz defterini çıkarıp ehliyetime altı ay el koyacaklarını beyan etti. Ben de kendisine acelemiz olduğunu, 1000 ruble (yaklaşık 30 dolar) ödeyerek konuyu burada halletmek istediğimi ifade ettim. “Cezayı” vitesin yanına bırakmamı söyledi. Sonra da sinemaya gitmek için nasıl gitmem gerektiğini söyleyip yolladı. Arabaya dönerken duş almam gerekiyor gibi hissettim.

Tamamiyle kendi hatam. Bile bile lades. Tuhaf işte.

до свидания

1 comment:

Anonymous said...

hahaha, bravo umut. semayi susturmussun ona guluyorum. sana guluyorum. hosgeldin brea.